Haziran’da ölmek zor

Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif… Halkla çarpan üç yürek… Eserlerini işçi sınıfının yaşamıyla beslemiş 3 aydın…

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 03 Haziran 2017
  • 06:15

Nazım Hikmet: Türkiye işçi sınıfına selam!

İşçi sınıfının şairi olarak bilinir Nazım Hikmet. 15 Ocak 1902’de Selanik’te dünyaya gelmiştir. Nazım Hikmet’in sosyalist düşünce ile tanışması ülkenin emperyalist güçlerce işgal altında olduğu dönemlere denk düşer. Bağımsızlık savaşına katılmak için öğretmenlik yapmak gerekçesiyle gizlice Anadolu topraklarına geçen Nazım Hikmet; Almanya’da okumuş ve sonrasında Türkiye’ye dönmüştür. Ardından kendisini Spartakistler olarak tanıtan grupla tanışır. Kızıl atkılı Spartakistler Nazım’ı sosyalist düşüncelerle tanıştırır.

Bir süre sonra Sovyetler Birliği’ne giden Nazım’ın amacı Marksizm-Leninizm’i daha iyi öğrenmek ve sosyalist inşayı yerinde görmektir. Moskova’da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okur. 1923 yılında Türkiye Komünist Partisi’ne üye olarak mücadelesini örgütlü şekilde devam ettirir.

Bundan sonrası yaşamında tutuklamalar, hapisler, sürgünlerdir. Türkiye’de süren zindan yıllarından sonra 1951 Haziran’ında Sovyetler Birliği’ne geçer ve yaşamına orada devam eder artık. 25 Temmuz 1951’de Türk vatandaşlığından çıkarılır. 3 Haziran 1963’te sabah 6 buçukta gazetesini almak üzere kapıya doğru uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etmiştir. Ancak ardında bıraktığı eserlerle ölümsüzleşmiş, Türkiye işçi sınıfının hafızasına kazınmıştır.

Ahmed Arif: Canımda damıttım seni ey zulüm…

Şiirlerine Anadolu halkının acılarını katık eden Ahmed Arif 21 Nisan 1927’de Diyarbakır’da doğar. Yaşadığı bölge itibariyle devletle küçük yaşlarda tanışmış, halka yapılan zulmü görmüştür. Hatta bir anısında “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyası sırasında, Arapça konuşan bir adama yapılan işkenceyi gözleriyle gördüğünü anlatır: “Biz çocuklar, aşağı yukarı yetmiş-seksen metre daha yukarıdayız; hepimizin elinde ip sapan. Anlaştık aramızda ve polislere bıraktık taşları; Arab’ı vurmamaya da gayret ettik tabi. Sapanlarla iki polisi yıktık yere, sonrada başladık kaçmaya”. Bu küçük anıları cebinde biriktiren Arif, ileride şiirlerini buralardan besleyecektir. Üniversiteyi Ankara’da okur. 1951 yılında tutuklanır. Aylarca Sansaryan Hanı’nda işkence gören Ahmed Arif komünistlere destek olduğuna dair ifadeyi imzalamayı reddeder. İşkence sonucu rahatsızlanınca hastaneye kaldırılır ve Harbiye Cezaevi’ne konulur. İki yıl hapis ve 8 ay sürgün cezasına çarptırılan Ahmed Arif, devrimci mücadelenin bir neferi olarak şiirlerini yazmaya devam eder. Ahmed Arif 2 Haziran 1991’de geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Ancak şiirleri bugün hâlâ direnişin türküleri olmaya devam ediyor.

Orhan Kemal: İşçi sınıfının işçi yazarı

Asıl adı Mehmet Reşat Öğütçü olan Orhan Kemal kendisi de işçi olan, eserlerinde işçi sınıfının acılarını anlatan bir yazardır. 1914’te Adana’da doğan Orhan Kemal küçük yaşlarda öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalmış ve bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başlamıştır. 1938 yılında Niğde’de askerliğini yaparken “Maksim Gorki ve Nazım Hikmet kitapları okumak”, “yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik” nedeniyle 5 yıl hapis cezasına mahkûm edilir. 1940’ta, Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet’le tanışır. Nazım’dan Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri alan Orhan Kemal’i şiir yerine roman ve öykü yazmaya teşvik eden de Nazım Hikmet olur.

Eserlerinde anlattığı kendi yaşamıdır aslında… Çukurova’nın tarım ve fabrika işçilerini, sanayileşme sürecinin getirdiği koşulları, büyük kentlerdeki emekçi insanların sorunlarını işler Orhan Kemal…

1966’da “hücre ve komünizm propagandası” yapması sebebiyle yolu tekrar zindana düşer. Bulgar Yazarlar Birliği’nin çağrısı üzerine gittiği Sofya’da, tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970’te ölen Orhan Kemal’in naaşı konvoy eşliğinde Türkiye’ye getirilir. Onu son yolculuğuna binlerce işçi ve emekçi uğurlar.

Bu üç sanatçının da ortak yönü eserlerinde işçi sınıfının ve emekçi halkın sorunlarını işlemeleri, yani gerçek dünyayı konu almalarıdır. Bu uğurda üçü de bedel ödemiş, yaşamları hapislerde, sürgünlerde geçmiştir. Bugün onlar sömürüsüz bir dünya düşümüzde yaşamaya devam ediyorlar. Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz…

Y. Leyla

İLİŞKİLİ HABERLER