Soyguncu-rantçı düzen ve deprem gerçekliği

Milyonlarca insan çürük-çarık binalarda ölümle baş başa bırakılırken, Kanal İstanbul başta olmak üzere rant projelerine oluk oluk para akıtılmaktadır. Bu tabloyu değiştirecek şey ise, işçi sınıfı ve emekçilerin bu ölüm ve rant düzenine karşı vereceği mücadeledir. Emekçilerin, yaşamlarına ve geleceklerine sahip çıkmak için yan yana gelmesi ve toplanması gereken alan tam da burasıdır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Nisan 2025
  • 18:35

İstanbul’da yaşanan 6,2 şiddetindeki deprem, soyguncu-rantçı düzen gerçekliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bilim insanlarının olası İstanbul depremi konusunda yıllardır uyarılarda bulunmasına rağmen, 6,2 şiddetinde yaşanan son deprem bu konuda hemen hiçbir önlem alınmadığını ortaya koydu.

Bırakalım devletin önlem almasını, insanlar daha ilk anda iletişim kurmakta bile büyük sıkıntılar yaşadı. Apar topar evlerini terk etmek zorunda kalan binlerce kişi, devasa apartmanların arasında kalan küçücük alanlarda depremin yıkımından korunmaya çalıştı. Yaşlı, yalnız ya da engelli olan insanlar kendi imkanlarıyla açık alanlara çıkmaya çalıştı ya da evlerinde kaldı. 

Acil durumlarda danışılabilecek tek bir kurum ya da kişi ortada yokken, rejim yetkilileri pişkince ve sadece “evlere girmeyin” yönünde çağrı yapmakla yetindiler. Öyle ya, insanlar bu kadarını “akıl edemezdi!”. Öyle ya, insanlar içerisinde yaşamaya mahkum edildikleri çürük-çarık binalardan “bi haberdi!” Toplanma alanlarına AVM yapan, rant uğruna Kanal İstanbul projeleriyle uğraşan, deprem vergilerine çöken iktidar belli ki koca bir toplumla alay ediyor. 

TMMOB’un, olası İstanbul depremine ilişkin daha önce yayınladığı bir raporda mevcut toplanma alanı sayısının 77 olduğu belirtiliyor. Deprem toplanma alanlarına Forum İstanbul, Kiptaş Ünalan, DAP Royal Center, TOKİ Avrupa Konutları, Capacity AVM vb. yapıların inşa edilmesi, daha önce 479 adet olan toplanma alanının önemli bir kısmının rant uğruna talan edildiğini ortaya koyuyor. Toplanma alanlarının AVM olduğu İstanbul’da acil ulaşım yolları da otopark olarak “değerlendirilmektedir”. Tüm bunların yanı sıra, 22 yıldır deprem vergileri üzerinden toplanan paralar da depreme hazırlık için kullanılmadı.

İstanbul’da binaların yarısından çoğunun eski ve olası bir büyük deprem karşısında dayanıksız olduğu biliniyor. Bu gerçek yerli yerinde dururken, rejim oy ve rant politikalarını aralıksız olarak sürdürmeye, milyonları ölüme mahkum etmeye devam ediyor. Deprem sırasında ve sonrasında yaşananlar bu gerçeği bir kez daha çarpıcı ve bir o kadar da katı bir şekilde gözler önüne serdi.

Toplanma alanlarının olmaması, iletişim operatörlerin çalışmaması, kilitlenen trafik ve yaşanan panik havası göz önüne alındığında, daha şiddetli bir deprem yaşandığında ortaya çıkabilecek yıkımın, kaybın ve kaosun boyutlarını tahmin etmek zor olmayacaktır. Oysa ki başta Kanal İstanbul olmak üzere, rant projeleri için harcanacak bütçe deprem önlemleri için önemli bir kaynağa dönüştürülebilir. Fakat, bu harami düzeni için kapitalistlerin elde edeceği kâr ve rant insan yaşamından daha değerlidir. Bu nedenle yıllardır devasa bütçeler inşaat tekellerine aktarılmaktadır. Milyonlarca insan çürük-çarık binalarda ölümle baş başa bırakılırken Kanal İstanbul başta olmak üzere rant projelerine oluk oluk para akıtılmaktadır.

Bu tabloyu değiştirecek şey ise, işçi sınıfı ve emekçilerin bu ölüm ve rant düzenine karşı vereceği mücadeledir. Emekçinin yaşamlarına ve geleceklerine sahip çıkmak için yan yana gelmesi ve toplanması gereken alan tam da burasıdır.