Doğal olaylar kapitalizmde her zaman potansiyel felakete dönüşüyor. Çünkü kar getirmediği için alt yapı büyük oranda yetersiz yapılıyor. Bununla birlikte kapitalistler gölgesini satamayacağı ağacı kestiği gibi, kar getirdiği sürece çarpık yapılaşmayı sürdürüyor. Bu durumda şiddetli sağanak yağış bir süre devam ettiğinde en hafifinden su baskınları yaşanıyor. Akla gelebilecek her türlü doğal olayın “felakete” dönüştüğüne sıklıkla tanık olduk.
Doğal olaylar içinde en riskli olan ise deprem. Her deprem sonrasında yıkılan binaların yanında deyim uygunsa dimdik ayakta duran bina görüntüleri oluşuyor. Bu yüzden “deprem değil binalar öldürür” sözü her deprem sonrasında bir kez daha teyit oluyor.
***
Türkiye’de gerçekleşen büyük depremler ve sonuçları şöyle:
17 Ağustos 1999’da gerçekleşen Gölcük depreminde resmî açıklamaya göre 18 bin 373 kişi
hayatını kaybetmiş, 48 bin 901 kişi de yaralanmıştı. Yıkıcı deprem nedeniyle 600 binden fazla kişi evsiz kalmıştı.
12 Kasım 1999 Düzce’de gerçekleşen 7,2 büyüklüğündeki depremde 894 kişi hayatını kaybetmiş, 5000'e yakın kişi yaralanmıştı.
1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi’nde 176 kişi hayatını kaybetmişti. Depremde 625 bina çökmüş
Ve ya ağır hasar almıştı. Ayrıca Çeltiksuyu'ndaki yatılı okulda koğuş bloku çöktüğünde 84 can kaybı meydana geldi.
23 Ekim- 9 Kasım 2011 Van’da 7,2 ve 5,6 büyüklüğündeki iki depremde toplamında 644 kişi hayatını kaybetmişti. Depremden 16 gün sonra 9 Kasım 2011'deki 5,6 büyüklüğündeki sarsıntıyla ikinci kez yıkımın yaşandığı Van'da 40 kişi hayatını kaybetti.
24 Ocak 2020 Elâzığ'ın Sivrice ilçesinde meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki deprem 40 saniyeden uzun sürmüştü. Depremde 41 kişi hayatını kaybetmiş, bin 607 kişi de yaralanmıştı
30 Ekim 2020’de İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında 30 Ekim 2020'de 6,6 büyüklüğünde yaşanan depremde 116 kişi hayatını kaybetti, bin 34 kişi ise yaralandı. Deprem sonrasında 48'i 4 büyüklüğünün üzerinde olmak üzere toplam 3 bin 630 artçı sarsıntı kaydedildi.
6 Şubat Maraş Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 7,7 ile 7,6 büyüklüğündeki iki büyük deprem 11 ilde can kayıplarına neden oldu. Depremde yine resmi rakamlara göre 51 binin üzerinde insan hayatını kaybederken 107 bin 204 kişi de yaralandı.
***
İstanbul’da ise 6,2 büyüklüğündeki deprem sonrasında şöyle bir veri can sıkıcı bir şekilde dikkat çekiyor:
"İstanbul yüksek risk altında 1,5 milyon konut, her an yıkılabilecek 600 bin ev olduğu belirtilirken 23 yılda yalnızca 907 bin evin dönüşümü yapılabildi.”
Dönüşüm lafları sık sık ediliyor ama AKP iktidarında bu dönüşümlerde, binaların depreme dayanıklı hale getirildiğini söylemek zor.
Maraş depremi sonrası yaşananlar ve hala yaşanmakta olanlar, AKP iktidarında sermayedarların karlarının önemli olduğunu defalarca gösterdi ve göstermeye devam ediyor.
***
Kuşkusuz insan yaşamı deprem gibi doğal afetlere karşı ancak sosyalizmde güvence altına alınır. Çünkü sosyalizmde insan yaşamı önceliklidir. Binalar insanların barınacağı yapılar olarak inşa edilir. Kapitalizmde ise binalar kapitalistin karı öncelenerek inşa ediliyor.
Demek oluyor ki binaların insan yaşamını öncelemesi için bu talebi net bir şekilde istemek ve bunun için de örgütlenmekten başka yol yok. Deprem toplanma merkezlerinin bile imara açıldığı koşullarda bu ahlaksızlığa ancak örgütlenerek dur denebilir. Kelimenin yalın anlamıyla yaşamak için örgütlenme zorunlu.
H. Ortakçı