On bini aşkın tekstil ve dokuma işçisini ilgilendiren 27. Dönem Tekstil Grup Toplu-İş Sözleşmesi (TİS) süreci başladı. Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası ile Teksif, Öz İplik-İş ve DİSK Tekstil sendikaları arasında devam eden TİS süreci her dönem olduğu gibi işçiden kaçırılıyor. 1 Nisan’dan itibaren geçerli olacak tekstil grup sözleşmesi süreci de kapalı kapılar ardında sürdürülüyor.
Tekstil kapitalistleri daha fazla kar elde etmek için sefalet sözleşmesini dayatıyor!
Grup sözleşmesinden etkilenecek olan tekstil ve dokuma işçilerinin yaşam ve çalışma koşulları son üç yılda daha da zorlaştı. Artan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon nedeniyle işçilerin alım güçleri düştü, tekstil ve dokuma işçileri yoksullaştı. Son Grup Toplu İş Sözleşmesi’nin kazanımları çoktan eriyip gitti. Asgari ücrete yapılan zammın ardından işçilerin ücretleri neredeyse asgari ücret düzeyine geriledi.
Grup sözleşmesi sadece sözleşme kapsamındaki tekstil işçilerini etkilemiyor. Tekstil grup TİS’i, sendikalı diğer tekstil işçilerini de doğrudan etkiliyor. Zira, grup sözleşmesi dışında kalan TİS süreçlerinde grup sözleşmesi referans olarak gösteriliyor.
Tekstil patronları her zaman yaptıkları gibi düşük ücret artışına odaklanarak sefaleti dayatıyor. “Krizden kaynaklı zarardayız” yalanına sarılarak düşük ücret artışına kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Oysa “kriz var” dedikleri bu dönemde tekstil işçileri gece gündüz çalıştırıldı. Bu çalışma sayesinde büyüyen tek şey, kârına kâr katan tekstil baronlarının kasalarına giren para miktarı oldu.
Tekstil baronları kriz döneminde AKP iktidarının teşviklerini tepe tepe kullandı. Öte yandan, krizin faturasını tekstil işçilerine ödetmek için her şeyi yaptılar. Ücretsiz izin, kısa çalışma, telafi çalışma vb. uygulamalara hız verdiler. Kısacası, sömürüyü yoğunlaştırıp kârlarına kâr kattılar.
Tekstil işçilerinin bilinç ve örgütlülük düzeyinin geri olmasından sendika ağaları da yararlanıyor. TİS taslaklarını işçilerin bilgisi dışında hazırlıyor, onaylarını almadan satış masasına oturuyorlar. Bu defa da arka kapı diplomasisiyle TİS’i imzalamak istiyorlar. Kazananın tekstil kapitalistleri ve sendika bürokratları, kaybedenin ise tekstil işçileri olacağı orta oyununu ustalıkla oynuyorlar.
Sendika ağaları her sözleşme döneminde işçilere sormadan TİS sürecini yönetiyor, kendi hazırladıkları taslakların bile arkasında durmuyorlar. İşçilerin onayına gerek duymadan kapitalist tekstil baronlarının dayatmalarına boyun eğiyor, satış sözleşmesine imza atıyorlar. Adı ister Teksif ister Öz İplik-İş ister DİSK tekstil olsun fark etmiyor. Sadece satışı yapan figüranlar değişiyor.
Sendika ağaları bırakın grev kararı almayı ellerinden gelse grev sözcüğünü lügatlerden tümüyle çıkaracaklar. Örneğin 2013 yılında tekstil patronlarının pervasız dayatmalarına tepki gösteren işçiler, sendika ağalarını basınç altına alarak grev kararı aldırtmıştı. Buna rağmen grevin altıncı günü tekstil patronlarının dayattığı sefalet sözleşmesini imzaladılar.
Tekstil işçileri ne yapmalı?
Tekstil işçileri grup sözleşmesini “sınıfa karşı sınıf” duruşuyla ele almalıdır. Tekstil tekellerine karşı sendikalı işçiler, sendika farkını reddetmeli, birleşik mücadeleyi örgütlemelidir. Tekstil kapitalistlerinin sefalet ücreti dayatmasını da sendika ağalarının kuşatmasını da kırmanın biricik yolu örgütlü mücadeleyi yükseltmektir.
Her TİS süreci, çıkarları zıt iki sınıfın mücadelesine sahne olur. Dolayısıyla TİS süreçleri sendika ağalarının insafına terk edilmeyecek kadar önemlidir. Bu mücadeleden daha örgütlü, daha kararlı ve daha inisiyatifli davranan sınıfın kârlı çıkacağı açık bir gerçektir.
Her şeyin başı satışa dayalı toplu iş sözleşmesi yaklaşımını reddetmek, toplu sözleşme düzenini değiştirmek için tekstil işçilerinin en geniş birliğini sağlamaktır. Sendika farkını aşıp, ortak talepler etrafında yan yana gelip, insanca yaşamaya yeten kazanımlar sağlayan bir TİS için birleşik mücadeleyi örmektir.
Tekstil patronları ve sermaye iktidarı, azami sömürü ile çarkları döndürmenin, sendika bürokratları da sözleşmeyi oldubittiye getirerek konumlarını korumanın derdindeler. Sözleşme düzenini değiştirmenin, kaybedilen hakları kazanmanın, yeni haklar elde etmenin yolu, tekstil işçilerinin tabanda birlik sağlayarak, inisiyatifi ellerine almalarından geçmektedir.
Grup sözleşmesinden tekstil işçilerinin güçlü çıkması için yapılması gereken bir diğer şey ise tabanda TİS komitelerinin kurulması ve taleplerin işçiler tarafından belirlenmesidir. Kısacası, tekstil işçileri seyirci konumundan çıkmalı, TİS sürecinin gerçek öznesi olmalıdır.
Taleplerin belirlenmesinde esas olan tekstil patronlarının ne verebileceği değil, tekstil işçilerinin neler istediğidir. Tekstil patronları birtakım gerekçeler uydurarak, yalana dayalı manevralara başvurabilir. Ancak bu ucuz oyunlara işçiler prim vermemelidir. Zira tekstil patronlarının ihracat rekorları kırdığı ve devasa kârlar ettikleri bir sır değil.
Tekstil işçilerinin en temel talebi insanca yaşamaya yetecek ücrettir, bununla birlikte sosyal haklarda iyileştirmeler yapılmasıdır.
Hak kaybına yol açan sözleşme süresi 3 yıldan 2 yıla indirilmelidir. Esnek çalışma hükümleri sözleşme ile engellenmelidir.
Grup sözleşmesi kapsamındaki fabrikaların büyük çoğunluğunda taşeron ve sözleşmeli işçi çalıştırılmaktadır. “Kullan-at işçiliği” ve “telafi çalışması” yaygınlaştırılmaktadır. Bunlar da engellenmelidir.
Tekstil baronları disiplin hükümlerini demoklasin kılıcı gibi tekstil işçilerinin başında sallamaktadır. İşçilerin en doğal davranışları bile disiplin suçu sayılmaktadır. İşçiyi ezen bu maddeler TİS’ten kaldırılmalıdır.
Tekstil, ağırlıklı olarak kadın işçilerin çalıştığı bir sektördür. Grup sözleşmesinde kadın işçilerin “eşit işe eşit ücret, “kreş”, “regl izni” gibi temel talepleri mutlaka yer almalıdır.
Tekstil kapitalistlerinin dayatmalarına, sendika bürokratlarının ayak oyunlarına izin vermemenin biricik yolu tekstil işçilerinin ortak mücadelesidir. Tekstil işçileri sözleşmesine sahip çıkmalı, söz-yetki-kararı elinde tutarak ihanete geçit vermemelidir. Bunun için tabanda, tek tek tekstil fabrikalarında komiteler kurulmalıdır. Sözleşme görüşmelerine işçilerin temsilcileri katılmalıdır. Tekstil işçilerinin onayı olmadan grup TİS’lerine imza atılmamalıdır. İşçilerin talepleri sonuna kadar savunulmalıdır. Gerekirse en etkili silah olan grev silahı kullanılmalı, buna uygun bir hazırlık şimdiden başlatılmalıdır.