Altıya beş adım “kuyu tipi” yaşam ve Grup Yorum- Gökçer Tahincioğlu

İnsan öldürürseniz “kader kurbanı” oluyor ve kolayca cezaevinden çıkabiliyorsunuz ancak slogan atarsanız ya da bir dünya görüşüne sahipseniz içeride kalmanız her koşulda meşru görülüyor. İnsanlar bir gece vakti, F tipi cezaevlerinden F tipi cezaevleriyle bile kıyaslanamayacak koşullara sahip "kuyu tipi" cezaevlerine naklediliyorlar. Tek kişilik, hücre boyutundaki odanın uzunluğu 6 adım, genişliği 5. Hatta, 4,5… Buralarda en azılı suçluların yattığı sanılabilir. Hayır, onlar Türkiye’de “kader mahkûmu” sayılıyor dedik ya…

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 12 Haziran 2025
  • 16:30

Siyasi partilere, anlı şanlı özgürlük yanlısı siyasetçilere sorarsanız tamamı 12 Eylül’ü lanetleyerek, darbe dönemi yasalarından ve anayasasından kurtulmaya ne kadar hevesli olduğunu söyler.

12 Eylül askeri darbesi, dünya tarihine de geçen, öyle başarılı bir darbe ki sadece üç dört yılda yaptığı düzenlemelerden hiçbir iktidar vazgeçemiyor!

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın, “tutuklama yasağına” rağmen nasıl işlevsel uygulanabildiğini, yüzlerce öğrencinin tutuklandığı Saraçhane protestoları sırasında gördük.

Vazgeçilemeyen bir diğer alan da 12 Eylül’ün cezaevi politikaları.

***

2010’dan, Ergenekon soruşturmaları döneminden bu yana Silivri Cezaevi bir sembol. Bir makine düzeniyle işleyen, neredeyse bir kent büyüklüğünde bir cezaevinden bahsediyoruz.

F tipi cezaevlerinin açıldığı dönemde bile konuya, “Ne olacak gider kitap yazarız” diye yaklaşan onlarca kişi, bizzat deneyimlediği cezaevinin anlamını kavramak zorunda kaldı.

***

F tipleri sadece fiziki yapısı nedeniyle eleştirilmiyordu. Neredeyse gün boyu siyasi hükümlü ve tutuklulara dinletilen pop müzik, sadece belli kanalların izletilmesi, belli gazetelere izin verilmesi, kitap yasakları, dilekçe hakkı, tamamı bu fiziki yapının yapısal unsurlarıydı.

Bu politikalar sürüyor.

Buna ek olarak, sözüm ona suçluların hakkaniyetli biçimde şartla salıverme koşullarından yararlanabilmesi için cezaevi gözlem kurulları da getirildi sisteme.

Nasılsa Ogün Samast gibi cinayet işleyenlerin ıslah olduğu görüşüne varan kurullar, çok basit sayılabilecek eylemlerden dolayı Terörle Mücadele Yasası’ndan yargılanan, hüküm giyen insanlara ise bu hakkı kolay kolay tanımıyor.

Bir Türkiye gerçeği… İnsan öldürürseniz “kader kurbanı” oluyor ve kolayca cezaevinden çıkabiliyorsunuz ancak slogan atarsanız ya da bir dünya görüşüne sahipseniz içeride kalmanız her koşulda meşru görülüyor.

***

Şimdi bir de buna siyasi hükümlü ve tutukluların “kuyu tipi” adını verdiği yüksek güvenlikli cezaevleri eklendi. Y ve S tipi cezaevi adı verilen bu yeni model cezaevlerinden bir bölümü aslında 2022’den bu yana faaliyette.

İnsanlar bir gece vakti, F tipi cezaevlerinden F tipi cezaevleriyle bile kıyaslanamayacak koşullara sahip bu cezaevlerine naklediliyorlar.

Odalar yine F tipi gibi çoğunlukla tek kişilik ya da üç kişilik ama yaşam olanakları öyle değil. Tek kişilik, hücre boyutundaki odanın uzunluğu 6 adım, genişliği 5. Hatta, 4,5…

Camdan dışarıya özgürce bakılamıyor. Pencerelerin kuzeye bakmasına özen gösterilmiş ve tüm pencereler ortak, telle üzeri kaplı bir havalandırmaya dönük.

Sadece demir parmaklıkla yetinilmemiş. Pencerelerde, görüşü iyiden iyiye engelleyen teller, ince parmaklıklar da var.

Havalandırmaya kendi odandan çıkma olanağın yok. Bir başka yere götürülüyor ve günde 1 ya da 1,5 saat, üzeri telle kaplı bu yerde hava soluyabiliyorsun.

Nem ve soğuk ortak sorun.

Sosyalleşme olanağı yok. Siyasi suçlardan cezaevinde bulunanların yan odasına cinsel suçlardan yatanlar konuluyor bazı yerlerde.

Görüş alanları camla kaplı. Camın arkasından konuşma olanağı var sadece. Gardiyanlarla diyafonla konuşuluyor.

***

Peki kimler yatıyor buralarda?

En azılı suçlular sanılabilir. Hayır, onlar Türkiye’de “kader mahkûmu” sayılıyor dedik ya…

Şiddetle bağı olmayan, Terörle Mücadele Yasası’ndan yargılanan tutukluların bir bölümü de buralara getiriliyor.

Kaldı ki mesele şiddet bağı veya suç türü değil. Zira suçu ne olursa olsun devletin, iktidarların insanca yaşama koşulları yaratma zorunluluğu var.

Şimdilik belki fazla dikkat çekmiyor ancak yükselen onlarca yeni cezaevi binası inşaatı, mevcut rejimin yeni “caydırıcı” mekanizmaları olarak kullanılmaya hazırlanıyor.

Belli ki bir süre sonra buralarda yaşananları konuşacağız.

Ve yine geç kalmış olacağız.

* * *

Grup Yorum komedisi

Grup Yorum üyeleri ya yurt dışında ya cezaevinde. Zaten özgür olsalar bile aslında şarkı söylemek, sahneye çıkmak olanağı bulamıyorlar.

Sistemli bir biçimde Grup Yorum’a yönelik bir abluka uygulanıyor.

Bunun son örneği müzik platformlarından Grup Yorum’un çıkartılması.

Tam 40 yıldır müzik yapan bir gruptan söz ediyoruz.

Platformlar, tek bir itirazda bulunmadan Grup Yorum şarkılarını engellediler.

Acaba nasıl bir gerekçe iletildi?

“Üyeleri terör örgütü üyesi” mi denildi, mahkeme kararı mı gösterildi?

Peki hangi döneme ait bu saptama?

Dedik ya 40 yıldır durmadan üyeleri değişen, onlarca sanatçının bir dönem üyesi olduğu bir gruptan söz ediyoruz.

Misal 1990’daki şarkıları nasıl yasaklı hale getirilebiliyor, belirsiz.

1985’teki bir şarkıyı söyleyen üyeyle, bugün hüküm giyen bir üye arasında nasıl bir bağ kuruluyor, anlaşılmıyor.

Dünya tarihine geçecek komiklikte bir yasaktan söz ediyoruz.

Grup Yorum, 80’lerde de 90’larda da sonraki yıllarda da sürekli engellenmeye, yasaklanmaya çalışıldı.

Şarkılarını, hiç söylenmese bile, zaten birkaç kuşak boyunca unutmak, unutturmak olanaksız.

Bu yasakla ne elde edilmek isteniyor, kim, neyden korunuyor, bunlar da belirsiz.

Özgürlükler ülkesi olduğumuz söylenirken giderek, rıza üretilerek daraltılan bir çemberin içinde iyice sıkışıp kalıyoruz.

Grup Yorum şarkılarına gösterilen ihtimam ise kumar ve bahis sitelerinden nedense esirgeniyor.

Belli ki iktidara göre gençleri yasadışı kumar ve bahis değil, silah, çete vb. yapıların siteleri, görüntüleri değil şarkılar zehirliyor!

12.06.25 / T24