Fatma Hassona’nın ölümü- Korkut Boratav

Gazze’deki soykırıma kamerasıyla direnen 25 yaşındaki Fatma Hassona sosyal medya hesabına vasiyetini yazmış: “Ölürsem sadece bir haber olmak istemiyorum. Gürültülü bir ölüm istiyorum. Dünya da duymalı; zaman içinde bir yeri olmalı; hatırlanmalı.”

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Nisan 2025
  • 08:57

Gazze’de İsrail soykırımını, yaşanan insanî felaketleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Güney Afrika’nın aynı konuda açtığı davanın aşamalarını aktaran çok sayıda yazıyı soL Haber’de yayımladık. 

Bunlardan birinde gazeteci Yuval Abraham, hayatlarını kaybeden Gazzeli meslektaşlarından örnekler vererek konutların bombardımanında İsrail’in uyguladığı yapay zekâ programını açıklamaktaydı.1

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, 4 Şubat 2025’e kadar Gazze’de İsrail Silahlı Güçleri’nin saldırıları (başta uçak bombardımanları) ile öldürülen gazetecilerin sayısını 175 olarak açıklamıştı. Bu sayıya 11 Nisan’da 25 yaşında Gazzeli foto muhabiri Fatma Hassona’nın da katıldığını son günlerde Batı basınından öğrendik. 

Bazı özellikleri nedeniyle bu son ölüm “medyatikleşti”. Bence de önemlidir. Gazze’li Fatma Hassona hakkında öğrendiklerimi okurlarımla paylaşmak istedim. 

Filistin’den üst üste ödüllendirilen iki film

Bu son gazeteci ölümünün bir özelliği var: 2025 Cannes film festivalinde belgesel bölümünün açılışında gösterilmek üzere Fatma’yı konu alan Put Your Soul On Your Hand And Walk filmi seçilmiş. Filmin rejisörü İranlı Sepide Farsi Gazze dışındaymış; ama bu güzel haberi genç gazeteciye hemen duyurabilmiş. Fatma Hassona da ertesi gün, bir İsrail bombardımanı sonunda, Kuzey Gazze’deki evinde on kardeşiyle birlikte öldürülmüş. 

 

İlginçtir ki Fatma’nın ölümünden bir ay önce Siyonist rejimi eleştiren bir başka Filistin belgeseli (No Other Land) kendi alanındaki Oscar ödülünü almıştı. 

Kendilerini “Filistinli İsrailli’ler” olarak tanımlayan Rachel Szor, Hamdal Ballal, Basel Adra, Yuval Abraham tarafından yönetilen bu film, Batı Şeria’daki küçük bir Filistinli topluluğunun Siyonist işgalcilere karşı mücadelesine odaklanmaktaymış. 

Basel Adal, ödülü alırken yaptığı konuşmada “Filmimiz yıllar boyunca katlanmak zorunda kaldığımız ve hâlâ da direndiğimiz acı gerçekleri yansıtıyor. Bu filmi Filistinli ve İsrailli’ler olarak birlikte yaptık; çünkü birlikte sesimiz daha güçlüdür. Ayrıca Gazze’deki vahşi yıkım son bulmalı; rehineler de serbest bırakılmalıdır" (ABC News, 2 Mart 2025).

İsrail faşizminin bu ödülü ve dayanışma örneğini sessizce sineye çekmesi beklenemezdi. Nitekim filmin rejisörlerinden Hamdal Ballal’ın Bati Şeria’daki evi, Siyonist yerleşimcilerin ve askerlerin saldırısına uğradı; kendisi de tartaklandı (World Socialist Web Site/WSWS, 3 Mart 2025). 

Cannes Film Festivali’nin belgeseller bölümünü düzenleyen ACID/France topluluğu, Gazze’li gazeteci Fatma Hassona’nın ölümü sonrasında şu açıklamayı yapmış: 

“Put Your Soul On Your Hand And Walk filmini keşfettikten sonra Fatma Hassona ile de tanıştık. Gülümsemesi büyülüydü. Bombalar altında açlığa rağmen, matem içinde gıda dağıtırken, fotoğraf çekerek soykırıma tanık olurken gösterdiği direnme gücü de öyle. Kendisini her gördüğümüzde hâlâ yaşadığı için sevinirdik. Dün dehşet duyarak öğrendik ki bir İsrail füzesi onun evini hedeflemiş, Fatma’yı ve ailesini öldürmüş” (Democracy Now, 19 Nisan 2025).

İranlı rejisör Sepide Farsî ile söyleşi

Put Your Soul On Your Hand And Walk filmi, Fransa’da siyasal sığınmacı olarak yaşayan İranlı kadın rejisör Sepide Farsi’nin yapıtı. Amerikalı gazeteci Amy Goodman, rejisörle bir söyleşi yapıyor. Söyleşi, filmin çekim koşullarını anlatıyor ve genç yaşında Gazze’de öldürülen foto muhabiri Fatma Hassona’yı tanıtıyor. Aktaralım (Democracy Now, 19 Nisan). 

Rejisör Sepide Farsi, filminin konusu olan Gazzeli Fatma ile yüz yüze hiç karşılaşamamış. Fatma ile fotoğrafları ve röportajları nedeniyle ilgilenmiş; Kahire’deki Filistinli sığınmacılar vasıtasıyla tanışmış. Ama “sakıncalı İranlı” kimliği nedeniyle Gazze’ye girememiş. İki kadın internet, çevrim-içi, görüntülü bilgisayar aracılığı ile bağlantı kurmuşlar. Belgesel film de bu bağlantıların videolarından ve (anlaşılan) Fatma’nın fotoğraf ve röportajlarından oluşmuş. 

Aralarında 35 yaş farkı var. İlk görüşmelerinde Fatma, İran’lı rejisörü annesine benzetmiş. “Dünyada gitmeyi en çok istediğim kentlerden biri Tahran” diyor. Ama siyasal nedenlerle Sepide’nin Tahran’a dönemeyeceğini öğrenince şaşırıyor; Gazze’li bir Filistinli olarak kendisi başka ülkelere gidememektedir. İki kadının hayatları çok farklıdır: Sepide ateist, Fatma inançlıdır. Biri zorunlu sürgündedir; diğeri ülkesine yapışıp kalmış. 

Son görüşmeleri Fatma’nın ölümünden bir gün öncedir. Sepide müjdeyi duyuruyor: Filmleri Festival’de gösterilecektir. Fatma çok seviniyor. Cannes’a gelmeyi de kabul ediyor; ama şarta bağlı:

“Sonradan Gazze’ye dönebilirsem olur. Orada olmak istiyorum. İsrail işgali bizim ayrılmamızı istiyor; ben istemiyorum. Diğer Filistinliler gibi ben de ülkemi, evimi terk etmek istemem.” 

Fatma Hassona, filmin bir yerinde “bizi yenemezler; çünkü kaybedeceğimiz hiç bir şey yoktur” diyormuş. Rejisör bu sözün anlamını daha sonra fark ediyor. Öldürülmek Gazze’de olağanlaşmıştır; “sıradandır”; ama alışılamaz… Film çekimi başladığında Fatma’nın ailesinden 13 kişi İsrail’in Gazze saldırılarında öldürülmüş durumdadır. Fatma her birini hasretle, tüm özellikleri ve fotoğrafları ile İranlı rejisöre tanıtıyor; bu açıklamaları filmde de yer alıyor.

Rejisör Farsi’ye göre bu kayıplar, Gazze’de olup bitenler Fatma’yı mesleğine, kamerasına, fotoğraflarına, röportajlarına daha fazla bağlamıştır. Genç foto muhabiri açıklıyor: 

“Benim için en önemli şey fotoğraftır; silahım kameradır. Keskin nişancı silahını kaldırıp kurşunu ateşler. Ben de kameramı kaldırıp bir fotoğraf ateşliyorum. Savaşı, bu soykırımı belgelemek için o fotoğraf çok önemlidir.”

***

İnsanlık tarihi boyunca savaşa giden gençler vasiyet yapmış; silah arkadaşlarına aktarmıştır. Genç ölümlerinin olağanlaştığı Gazze’deki soykırıma kamerasıyla direnen 25 yaşındaki Fatma Hassona bu tarihsel geleneği keşfetmiş; günlük gibi de kullandığı anlaşılan sosyal medya hesabına vasiyetini yazmış:

“Ölürsem sadece bir haber olmak istemiyorum. Gürültülü bir ölüm istiyorum. Dünya da duymalı; zaman içinde bir yeri olmalı; hatırlanmalı.” (WSWS, 19 Nisan 2025).   

Soykırımı yaşayan, izleyen herkes muhataptır. İranlı rejisör Sepide Farsi bu “vasiyeti” sahiplenmiş; filmini çekmiş. Ben de, kendimce, bu yazıyı yazdım. 

1 Bu konuyu “Gazze’de İsrail: Kitlesel Bir Cinayet Fabrikası” başlıklı bir yazıda incelenmiştim (soL Haber, 8 Aralık 2023).

soL / 25.04.25