İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu, İHD Diyarbakır Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısında “Hasta Mahpuslar Raporu”nu açıkladı.
Toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban’ın ardından İHD Merkezi Hapihaneler Komisyonu Eşsözcüleri Nuray Çevirmen ile Yusuf Erdoğan raporu açıkladı.
Raporda Türkiye ve Kürdistan’da bulunan 161’i kadın, bin 251’i erkek olmak üzere en az bin 412 hasta tutsağın bulunduğu aktarılarak şunlar söylendi:
“Ağır olarak tarif edebileceğimiz 335 mahpus bulunmaktadır. Bunlardan 230’u tek başına yaşamını devam ettiremiyor ve 105’inin de desteğe ihtiyacı bulunmakta, 188 mahpusun ise hastalıkları nedeniyle sürekli olarak kontrol edilmesi gerekmektedir. 515 mahpusun hastalıkları belirtilmesine rağmen değerlendirme için gereken detaylar olmadığından ve 2 mahpusunda ne gibi hastalıkları olduğuna dair bilgi edinilemediğinden 517 mahpusun durumlarının ağır olup olmadığına dair değerlendirme yapılamamıştır”
Ağır hasta mahpuslara ilişkin raporda, yaşamını tek başına sürdüremeyen 230, desteğe ihtiyacı olan 105, sürekli kontrol edilmesi gereken 188, ameliyat olması gereken 38, tedavi edilmesi gereken 21, tanı konulması gereken 34, hastalığı takip edilmesi gereken 247, ortopedik engeli olan 8, görme engeli olan 23, işitme engeli olan 2 hasta mahpusun olduğu belirtildi.
Tedavi engellenmesine ilişkin bilgilerin aktarıldığı raporun son kısmında ulusal ve ulusalararası sözleşmelere dikkat çekilerek, şu öneriler sıralandı:
"* Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır.
* Hapishanelerde bu durumda olan mahpusların sağlık durumları evrensel ve bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmeli ve halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır.
*Mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.
*Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ebedin Abi/Türkiye (B.No: 10839/09, 13/3/2018) bireysel başvurusunda hasta tutuklu veya hükümlüye diyete uygun yemek sağlanmaması ile ilgili olarak insanlık onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
*Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır. Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır.
*Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır
* Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.’
*Her hasta mahpusun tıbbi etik gereği, her hastaya uygulanması gerektiği gibi, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda, insan onuruna yakışır bir şekilde sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği de yayınladıkları birçok metinde, hekimlerin mahpusları muayenesi esnasında kişinin içinde bulunduğu her türlü kısıtlılığın ortadan kaldırılmasını ve kişiyi kelepçeli, yatağa bağlı ve benzeri bir durumda muayene ve tedavi etmemelerini salık vermektedir. Türk Tabipler Birliği, Aralık 1994’te konuyla ilgili yayınladığı bildirgede kelepçelerin açtırılmasını ‘hekimin görevi’ olarak nitelendirmekte, bu tür muayenelerin hekimlik meslek etiği ilkelerine aykırı olduğunu bildirmektedir.
*Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalı ve tam teşekküllü hastaneler ve Üniversite hastanelerinin raporları da kabul edilmelidir.
*Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır. Sağlık durumu nedeniyle ceza infazının tehiri konusunda kişilerin mevcut tıbbi durumu dışında hiçbir kısıt yer almamalıdır.
*AİHM’in Gurban/Türkiye grup kararları uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır.
*Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.
*Türkiye’nin mevcut infaz rejimi BM Mandela Kurallarına uyumlu hale getirilecek şekilde değiştirilmeli, TMK bakımından infazda ayrımcılığa son verilmelidir.”