AKP iktidarının “muhalefetsiz Türkiye” hedefi

AKP iktidarı “iç cephenin güçlendirilmesinden” özelde CHP genelde tüm düzen partilerinin, sendikaların, basın yayın organlarının, kitle örgütlerinin Cumhur İttifakı’na kayıtsız-şartsız biat etmesini anlıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Temmuz 2025
  • 12:30

AKP iktidarı “muhalefetsiz Türkiye” hedefine ulaşmak için saldırganlıkta sınır tanımıyor. Öyle ki gerici-faşist iktidar, Siyonist İsrail ve ABD emperyalizminin İran’a karşı yürüttüğü savaşı bile fırsata dönüştürerek, bu yönde pervasız adımlar atıyor. 

TBMM açılışında konuşan Tayyip Erdoğan, “İsrail’in hedefinde Türkiye var, gözünü Anadolu’ya dikti, iç cepheyi güçlendirmeliyiz” diyerek muhalefetsiz Türkiye istediğini yineledi. Rejimin diğer figürü Devlet Bahçeli de muhalefetsiz Türkiye özlemini “iç cepheyi güçlendirmeliyiz” söylemi üzerinden ifade etti. 

Siyonist İsrail önce Gazze’yi yerle bir ederek soykırım yaptı, bu savaş suçunu halen işlemeye devam ediyor. Sonra Lübnan’a saldırdı. Suriye’yi yaktı, yıktı. İran’ı vurdu. AKP bu saldırıları “iç cepheyi güçlendirme”, muhalefetsiz Türkiye’yi inşa etme hedefi doğrultusunda kullandı. Erdoğan, “hedefte Türkiye’nin olduğunu”, “iç cepheyi güçlendirmek gerektirdiğini” iddia ederek muhalefete de bu sürecin parçası olması çağrısında bulundu. 

Yapılan çağrı her haliyle sahtekarca kurgulanmış bir oyundan ibaret. Zira, Tel Aviv’deki soykırımcı rejime hizmet edenlerden biri de Erdoğan ve onun rejimidir. İsrail savaş aygıtına petrol taşıyor, İran’ı gözetlemek için kurulan Kürecik üssünü kapatmıyor, İncirlik üssünden İsrail’e silah/mühimmat taşınmasına engel olmuyor, diplomatik ilişkileri kesmiyor, ticarete devam ediyor. Yani utanıp sıkılmadan, yüzü bile kızarmadan soykırımcı İsrail rejimine birçok alanda hizmet ediyor.  

Erdoğan’ın sarf ettiği pervasız laflar, CHP’yi etkisizleştirme, nedamet getirme çağrısıydı. Saraçhane mitinglerini yapmama çağrısıydı. Milyonları meydanlara toplamama çağrısıydı. Toplumsal desteği çöken AKP’yi sandıkta hezimete uğratmaktan vazgeçme çağrısıydı. Yani rejimin başı, CHP’ye “intihar et” diye “yol gösteriyor.” 

AKP iktidarı “iç cephenin güçlendirilmesinden” özelde CHP genelde tüm düzen partilerinin, sendikaların, basın yayın organlarının, kitle örgütlerinin Cumhur İttifakı’na kayıtsız-şartsız biat etmesini anlıyor. Asıl amacı ise Cumhur İttifakı’nı büyütmek ve dinci-faşist zihniyetin burjuva siyaset alanına çökmesini sağlamaktır. 

AKP iktidarının asıl hedefi egemenliğinin tüm yönleriyle tahkim edilmesidir. Kürt hareketinin legal siyaset zemini DEM ve irili ufaklı düzen partilerinin Cumhur İttifakı’na katılmasıdır. Katmak mümkün değilse bile kayıtsız şartsız desteğini almaktır. Bu faşist dayatmacı yaklaşım, iç cephenin güçlenmesi “şalı” ile örtülmek isteniyor. 

AKP iktidarı ve ebedi şefi “iç cephe güçlenmeden siyasal istikrarın sağlanamayacağı” propagandasına dört elle sarılıyor. Bu çerçevede meclisi pasifleştiriyor. Yargıyı bir “saldırı aracı” olarak kullanıyor. Gözaltı ve tutuklamalarda sınır tanımıyor. Yargının Saray’dan gelen emirlere göre karar vermesi, AKP iktidarını koruyup kollaması Erdoğan’a yetmiyor.  

Meclis her dediğini yapıyor. AKP şefi daha fazlasını istiyor. Onlarca gazete, onlarca TV kanalı, yüzlerce internet sitesi, kısacası “ak trol” ordusu AKP iktidarına, ebedi şefine hizmet ediyor, Erdoğan’a bu da yetmiyor. Üniversitelerin kapısından bilimsel ve özgür düşünce giremiyor. Her tür tartışma yasaklanıyor. Farklı düşüncelere yaşama hakkı tanınmıyor, bu da Erdoğan’ı tatmin etmiyor. Asıl derdi “muhalefetsiz Türkiye’yi” geri dönülmez bir şekilde inşa etmektir. Bunun için İran’a yönelik savaşı bile pervasızca kullandı. 

AKP şefi Erdoğan baskıcı rejim kökleşsin istiyor. Bunun için siyasi tutuklamalara devam diyor. İç cepheyi güçlendirmekten “makul muhalefet” ya da “muhalefetsiz Türkiye’yi” anlıyor. Kısacası “makul muhalefet” sayesinde seçimi kazanmayı planlıyor. Siyaseti, Saray rejiminin tetikçisi yargı ile dizayn etme peşinde koşuyor. 

CHP sesini kessin, hatta olmasın istiyor. AKP iktidarını yıpratan eylemlerden, mitinglerden, ifadelerden vazgeçmesi için baskıda sınır tanımıyor. Kısacası CHP’ye bile tahammül göstermiyor. Farklılıkları yok etmek, toplumu kendi anlayışı temelinde tekleştirmek istiyor. 

AKP iktidarının şefi her şeyi kendine bağladı. Sermaye düzeninde tek söz sahibi haline geldi. Ağızından çıkan sözün sadece “emir” değil, “yasa” olarak da kabul edilmesini hem siyasete hem topluma dayatıyor. 

Kayyım atmaları, CHP’li belediyeleri itibarsızlaştırma çabaları, İran’a yönelik savaş gibi gelişmeleri muhalefetsiz Türkiye hedefine ulaşabilmek için kullanıyor. Kendisiyle hizalanmayan, iç cephede kendisiyle davranmayan herkesi tasfiye ederek muhalefetsiz Türkiye yaratmak istiyor.

AKP iktidarının şefi Tayyip Erdoğan’ın hedefi seçimli ya da seçimsiz ölene kadar sarayda oturmaya devam etmek. Anayasa Meclis’te kabul edildiği an Erdoğan’ın görev süresi beş veya yedi yıl uzatılacak. Bu yüzden o gün gelene kadar itiraz eden, kitleleri örgütleyen kimse kalmasın istiyor. CHP’yi yolsuzluk soruşturmalarıyla, görevden almalarla delik deşik etmeyi hedefliyor. CHP susup içine kapanırsa, yolsuzluk iddiaları ile boğulursa hedefine ulaşabileceğini var sayıyor. 

AKP neden muhalefetsiz Türkiye istiyor? İstiyor, zira haksızlık karşısında susan, “makul” olan muhalefetin AKP’ye soru sormaya cesareti olmaz. Yolsuzlukları dile getirmez. Doğanın talan edilmesine itiraz etmez, ülkenin dünyada yolsuzluk endeksinde başa oynamasını da dert etmez. 

Tüm bunlar, mafyatik rejimin şefinin saltanat düşkünlüğünü yansıtıyor. Ancak ne muhalefet düzen partilerinden ibaret ne de muhalefetsiz bir sınıflı toplum diye bir şey var. 

H. Yağmur