Açlığın ve yoksulluğun kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!

Sosyalizm, açlık ve yoksulluğun kalıcı çözümünün yolunu açar. Bu hedefe giden yolun açılabilmesi ise işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenip anti-kapitalist mücadeleyi yükseltmelerine bağlıdır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 13 Nisan 2025
  • 22:14

Mart ayı açlık-yoksulluk sınırı açıklandı. Türk-İş’in Mart 2025 verilerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 23.615 TL’ye yükseldi. Yoksulluk sınırı ise 76.922 TL’ye çıktı. Yani yılın ilk üç ayı sona ermeden asgari ücret açlık sınırının altına çekilmiş oldu.  

Kapitalizm açlık ve yoksulluğu derinleştiriyor

Kapitalistlerin kârları devasa oranda büyüyor, açlık ve yoksulluğun büyüdüğü koşullarda bile kapitalistlerin kasaları tıka basa doluyor. Türkiye kapitalizminin bu büyümesinin arkasında ücretli emek sömürüsü, yağma ve talan var. Bu büyümenin arkasında iş cinayetleri ile çalınan hayatlar var. 

Kapitalist kodamanların serveti günden güne artarken, işçi sınıfı ve emekçilerin payına ise açlık, yoksulluk ve sefalet düşüyor. Ekonomik-sosyal yıkımın, açlığın ve yoksulluğun kapladığı bu vahim Türkiye tablosunun esas kaynağı kapitalizmdir. AKP-MHP rejiminin emekçi düşmanı politikaları ise sorunun tuzu-biberi olmaktadır. 

Kapitalist üretim tarzı tabiatı gereği sömürü, eşitsizlik, yoksulluk ve açlık üretir. Zira bu sistemin esas amacı kapitalistlerin kârlarını maksimize etmektir. İktidarın tüm icraatları buna göre şekillenmektedir. Bundan dolayı ücretler düşürülüyor, güvencesizlik yaygınlaştırılıyor. İşsizlik, yoksulluk ve açlık emekçi kitleleri kuşatıyor. 

Kapitalizm insanlığa yabancıdır. İnsanların sağlıklı yaşaması, yeterli beslenmesi, insanca koşullarda barınması gibi konular sistemin ilgi alanına girmez. Çünkü kapitalistler ve onların düzeni için her şey paradır. Daha fazla kâr elde etmek için ezilenlerin yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilmesi bu sömürücü sınıfın iktidarının eseridir.  

Kapitalistler, yaygın olan yoksulluk ve açlığın gerçek nedenlerini gizlemek için mevcut sorunları emekçilerin “tembelliğine”, kimi zaman “hızlı nüfus artışına” ya da “iklimsel süreçlere” dayandırırlar. Yoksulluk ve açlığı insanların “tembel” olmasına bağlamak küstahça bir yalandır. Zira yoksulluk ve açlık, hızlı nüfus artışı ya da verimsiz topraklar nedeniyle ortaya çıkmaz. Artan sömürü ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin derinleştirilmesi bu sorunların temel kaynağıdır. Nitekim Türkiye’de gıda üretimi arttıkça, açlık ordusu da büyüyor. Türkiye’de artık her yüz kişiden yirmi üçü yatağa aç giriyor. Her yüz kişiden yetmiş beşi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Nüfusun yüzde 98’i ya yoksul ya da aç! Çünkü AKP-MHP iktidarı sermaye sınıfının çıkarlarını korumak için 7/24 mesai yapıyor. 

AKP iktidarı açlık ve yoksulluğu derinleştiriyor

AKP iktidarı demek, artan açlık ve yoksulluk demektir. Zira bu iktidar dünden bugüne sermayeyi koruyan kararlar aldı, alıyor. Bu nedenle zengin azınlığın dışındaki emekçi halk kitleleri yoksulluğun ve açlığın pençesindeler. Özelde AKP iktidarı genelde Türkiye kapitalizmi emeğin toplumsal kesimlerinin geleceğini karartıyor. Bir avuç asalak kapitalistin mutluluğu için, yüzde 2’lik sömürücü asalağın dışındakilerin ezici çoğunluğu ya yoksul ya da açlar. Bu karanlık tablo için AKP iktidarı 23 yıldır kesintisiz bir şekilde mesai yapıyor.

AKP iktidarı yıllardır “önce muhtaç hale getirme, ardından sadaka dağıtma” stratejisiyle emekçi kitleleri yozlaştırmaya çalışıyor. Bu stratejinin temel amacı geniş kitlelere “şükürcü” anlayışı benimsetmek, sınıfsal kimliklerini yozlaştırmak, açlık ve yoksulluk çarkına rıza göstermelerini sağlamak ve buna dayanarak siyasi rant devşirmektir. 

Yalan yayma merkezi olan TÜİK bile Türkiye’de katlanan yoksulluğu, sefaleti ve açlığı perdeleyemiyor. TÜİK’in “Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları” verilerine göre, ciddi maddi yoksunluk, yani açlıkla karşı karşıya olanların oranı yüzde 35,3’e çıkmıştır. Yani on milyonlarca emekçi açlık sınırının altında bir hayatın yükünü omzunda taşıyor. 

Hayatın sefasını süren en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 2,4 puan artışla %52,5’e yükselirken, en düşük gelirli yüzde 20’lik grubun payı ise 1,3 puan azalarak %4,9’a düştü.

AKP iktidarının icraatlarından dolayı yetersiz beslenen binlerce çocuk yaşamını yitirdi. Çocuk ölümleri ayyuka çıktı. Açlık sınırı altında yaşayan insan sayısı katlandı. Yoksulluk altında yaşamak, emekçi kitlelerin ana omurgasının sorunu haline geldi. Artan tek şey asalak kapitalistlerin kârları oldu. 12 kan emici kapitalistin geliri ülke nüfusunun yarısının gelirine ulaştı. Türkiye’nin yüzde 2’sini oluşturan zengin azınlık, nüfusun yüzde 98’ini oluşturanların varlığına sahipler. Milyonlarca emeklinin yüzde 25’i hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda kalıyor.

Sonuç yerine...

Açlık ve yoksulluk sorununun gerçek ve kalıcı çözümü, toplumun ihtiyaçlarına göre planlı üretim sistemini esas alan sosyalizmdedir. Zira sosyalizm, kapitalist sistemin ürettiği ve insanlığın başına bela ettiği açlık, yoksulluk ve sefalet karanlığına son verecek olan sistemin adıdır. 

Sosyalizm, ücretli emek sömürüsüne son verir. Sosyalist sistemde planlı üretim kâr için değil, işçi ve emekçilerin gereksinimleri için gerçekleştirilir. Sosyalizm, üretim araçlarını bir avuç kapitalist sermaye sahibinin özel mülkiyeti olmaktan çıkarır, tüm toplumun ortak mülkiyeti haline getirir. Sosyalizm, açlık ve yoksulluğun kalıcı çözümünün yolunu açar. Bu hedefe giden yolun açılabilmesi ise işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenip anti-kapitalist mücadeleyi yükseltmelerine bağlıdır. 

H. Yağmur