Soykırımcı Colani Elysee Sarayı’nda

Emperyalistlerin Colani’ye ve başında bulunduğu rejime tanıdığı bu ayrıcalıklar, İsrail’in önünde diz çökmesi ve Suriye’yi emperyalist yağmaya açmasından kaynaklanıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 09 Mayıs 2025
  • 17:00

Cihatçı terörün hamiliğini üstlenen devletler, HTŞ şefi Ebu Muhammed el Colani’yi (Ahmet el Şara) saraylarda ağırlamak için yarışıyor. “İlk ağırlayan” olmak için AKP şefi Tayyip Erdoğan hamle yapmış, ancak birinciliği Suudi Veliaht prensi Muhammed bin Selman’a kaptırmıştı. Erdoğan’dan sonra Birleşik Arap Emirlikleri emiri Şeyh Muhammed bin Zayid El Nahyan ve Ürdün Kralı Abdullah da bu cihatçı katili saraylarında ağırlardılar.

Ortadoğulu zorba kral, emir ve diktatörlerin Colani’yi saraylarında ağırlamaları “olağan” karşılandı. Bu defa öne fırlayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Avrupa’nın kapılarını cihatçı katile açan kişi” unvanını kazandı. Macron, Fransız emperyalizminin alamet-i farikası olan “zarif” Elysee Sarayı’nın kapılarını, 21. Yüzyılda vahşi Alevi soykırımı yapan cihatçı-faşist çetenin başı Colani’ye açtı.

Takım elbise giyip kravat takan Colani ile kameralara sırıtarak poz veren Macron, Avrupalı emperyalistlerin “değerlerimiz” diye övündükleri ne varsa hepsini çöpe attı. Demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından, kadınların eşitliğinden, yaşam hakkının kutsallığından ve buna benzer şeylerden söz etmeye pek meraklı olan AB şefleri, Macron’un hamlesiyle orta çağ artığı vahşilerle aynı safta olduklarını dünyaya beyan ettiler. Zira Colani’yi Paris’e davet eden Macron olsa da bu tutuma AB’den hiçbir itiraz ya da eleştiri gelmedi.

Düzenledikleri ortak basın toplantısında konuşan Macron, Colani’ye hitap ederken şunları söyledi: 

“Beşşar Esad’ın düşmesi, hepimiz için bir rahatlama ve mutluluk oldu. Artık size, halkın barış ve birliğinin yolunu yeniden bulmaktan geçen son derece zorlu bir durumun üstesinden gelmek kalıyor.”

Macron’un ilk cümlesi doğrudur. Zira Esad yönetimini yıkmak için Suriye’ye karşı tezgahlanan savaşta kendisi de cihatçı katiller çetesinin safındaydı. İkinci cümlesi ise, tiksinti verici bir riyakarlıktan öte bir anlam taşmıyor. Çünkü HTŞ rejiminin “halkın barış ve birliğinin yolunu yeniden bulmak” için başa getirilmediğini gayet iyi biliyor. HTŞ rejiminin Alevi soykırımı yaptığını biliyor ama sözünü bile etmiyor. 8 Aralık 2024’te başlayan Alevi katliamının devam ettiğini, cihatçıların cinayet, işkence, kadınları kaçırma, evlere el koyma, yağmalama, aç bırakma gibi “insanlığa karşı suçlar” işlemeye devam ettiklerini biliyor. İsmaililer, Şiiler, yer yer Hristiyanlar ya da HTŞ’ye biat etmeyen Sünniler de öldürülüyor. Cihatçıların Dürzileri katletmek için saldırdıklarını, ancak Dürziler silahlı oldukları ve İsrail Colani’yi tehdit ettiği için bu  girişiminin hedefine ulaşmadığını da biliyor.

Evet, Macron tüm bunları bilmesine rağmen, hiç utanmadan, yüzü kızarmadan cihatçı Colani’ye “halkın barış ve birliğini sağlaması için yol bulması” gerektiğini vaaz ediyor. Sefil emperyalist çıkarlar söz konusu olduğunda batı emperyalizmin ne kadar alçalabileceğinin yeni bir örneğini sergiliyor.

Körfez şeyhleri, Erdoğan rejimi ve emperyalistler tarafından “Suriye Cumhurbaşkanı” diye anılan cihatçı Colani, kendisine tanınan bu ayrıcalığı küstahça kullanıyor, dünya ile adeta alay eden açıklamalar yapabiliyor. Soykırım suçlusu ve halen devam eden sistematik Alevi katliamının baş celladı olan Colani, Macron ile düzenlediği ortak basın toplantısında şu türden laflar edebiliyor:

“Biz, halk arasında barışın korunması için iki komite oluşturduğumuzu belirtmiştik. Suriye devleti, sivil öldürme, halkın malına zarar verme, kan dökme ya da insan hayatına kast etme suçlarını işleyen herkesi yasal olarak cezalandırma yükümlülüğünü taşımaktadır…” 

Sıraladığı tüm suçları ve kat kat fazlasını Colani’nin emrindeki cihatçı katil sürüleri her gün işliyor. Ortada “Suriye devleti” diye bir şeyin kalmadığını da konuyla az buçuk ilgili olan herkes biliyor. Yasa, kural, kanun, ilke, değer diye bir şeyin olmadığı cihatçı terör örgütlerinin işgali altında olan bir Suriye var. Devlet dedikleri şey ise, kafa kesen cihatçıların yönettiği birtakım aygıtlardan ibarettir.

Emperyalistlerin Colani’ye ve başında bulunduğu rejime tanıdığı bu ayrıcalıklar, İsrail’in önünde diz çökmesi ve Suriye’yi emperyalist yağmaya açmasından kaynaklanıyor. Buna rağmen işi biraz ağırdan da alıyorlar. Alıştıra alıştıra adım atıyorlar. Ambargoyu birden değil aşamalı bir şekilde kaldırıyorlar. Ne de olsa cihatçı terör örgütlerini kurup kullanan ve Suriye’yi işgal etmelerine alan açan kendileridir.

Emperyalist/siyonist güçlerle Erdoğan tipi işbirlikçileri, HTŞ rejimini Orta doğu halklarına reva görüyorlar. Halkların soykırıma uğraması ise onları zerre kadar ilgilendirmiyor. İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği soykırım savaşına destek vererek ya da gerçekte kayıtsız kalarak bunun çoktan kanıtladılar. Cihatçı terör aparatlarına ve onların arkasındaki güçlere karşı mücadele ise, bölge halklarının sorumluluğundadır. Kaderleri birbirine bağlı olan halkların bölgesel, birleşik direnişi örmeden insanca yaşanabilecek bir gelecek kurmaları mümkün değil.