Bayrampaşa Cezaevine düzenlenen “Hayata Dönüş” operasyonuyla ilgili 39 er ve 157 rütbeli askeri personelin yargılandığı, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın dün 56. duruşması görüldü. Yargılandığı diyorken, lafın gelişi tabii. Davada tek bir sanık tutuklanmadığı gibi talimatla yazılı ifade verdikten sonra geçen yıllar içerisinde yargılandıklarını bile unutmuş olabilirler, dava sanıklardan azade şekilde sürüyor. (Emri veren sorumluların ise davada sadece tanık olması, başka bir yazının konusu.)
Mahkemenin bu duruşmada kararını açıklaması bekleniyordu ancak 25 yıllık olayın 15 yıldır süren davasında dün ortaya çıktı ki – başka birçok eksikle beraber – davanın bazı sanıkları da “eksikti”. Yani, beyanları eksikti. Karar verilemedi, dava 17 Kasım’a bırakıldı.
‘EKSİK’ SANIKLAR
Sanık avukatlarından Mehmet Savaş Özdağ, hâlihazırda toplam 43 sanığın davanın başından bu yana sorgusunun yapılmadığını (yani bir kez bile ifade vermediklerini) söyledi ve savcıya, bu şekilde nasıl mütalaa verdiğini sordu.
Mahkeme başkanı kimin sorgusunun yapılmadığını sordu. Sanık avukatına sordu… Mahkeme sordu… (Sayın başkan, sanıkları siz yargılıyorsunuz ya…)
Avukat Özdağ da sorgusu yapılmayan sanıklara dair birçok kez belge sunduğunu söyledi: “İnsan öldürme davasında iddia makamı, sorgusu yapılmayan sanığın cezasını istiyor. Mahkemenin karar aşamasına gelmediğini görmesini lazım.”
Yine sanık avukatlarından Süleyman Yüksel de “43 müvekkilim var, 18’inin beyanı hiç alınmadı, haklarında karar verilemez” dedi.
Yazının başında da dediğim gibi, 25 yıllık olayın 15 yıllık davasında mahkeme, bazı sanıkların sorgusunun dahi yapılmamış olabileceği gerçeğiyle bu son duruşmada karşı karşıya kaldı. Hayat sürprizlerle dolu.
“KARDEŞİM DEVLET KORUMASINDA ÖLDÜ”
Dünkü duruşmada ayrıca, operasyonda öldürülen Murat Ördekçi'nin ablası İclal Şirin müdahillik talebinde bulundu, şunları söyledi:
“Kardeşim Bayrampaşa’da 7 yıl tutuklu kaldı. 7 yılın sonunda da hüküm giymeden cenazesini verdiler. Operasyonda kalçasından vurulmuş, kan kaybından ölmüş. Öldükten sonra yarası, mermi ve atış mesafesi tespit edilmesin diye oyulmuştu. Kardeşimin neden öldürüldüğünü 25 yıldır anlayamadım. Öldürülmesi nedeniyle açtığımız tazminat davasını kazandık. Tazminat davasında, orantısız güç kullanıldığına, yasam hakkının ihlal edildiğine dair hüküm yer aldı. Kardeşim devlet koruması altında öldü, sorumluların ceza almasını istiyorum. İsteseler kimsenin burnu kanamadan hapishane boşaltılabilirdi, kardeşim 27 yaşındaydı, vurulduktan sonra hastaneye götürülse kurtulabilirdi. Operasyonu düzenleyenlerden, karat vericilerden, uygulayanlardan ve kardeşimin ceset bütünlüğünü bozanlardan şikâyetçiyim.”
“KUCAĞIMDA SON NEFESİNİ VERDİ”
Neden tek bir kişi tutuklanmadı? Bu soruyu, Hayata Dönüş davasının müdahillerinden, kendisi de operasyonda yaralanan Serdal Karaçelik, bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevinden SEGBİS ile bağlandığı salonda sordu. Beyanında, Murat Ördekçi’nin yanında nasıl öldüğünü anlattı:
“Operasyon bitiyordu, havalandırmaya çıkıp halay çekmeye başladık, çatılar kuşatılmıştı. Halay çekilirken gaz bombaları atıldı, özel harekât taramaya başladı, koğuşa girebilenler girdi, biz üç kişi en öndeydik, Murat solumdaydı, üçümüz de açılan ateşle yaralandık. Murat kasık bölgesinden ağır yara almıştı. Yarasına bastırdım, tampon yaptım kan durmadı, 10-15 dakika sonra kucağımda son nefesini verdi. Hâlbuki operasyon durmuştu hastaneye kaldırılsa belki yaşama umudu olurdu. Ardından koğuşlara da ateş açıldı, koğuştakiler de çatılardan otomatik silahla tarandılar.”
Serdal Karaçelik’in tek cümleyle açıkladığı gibi operasyon, “devrimcileri yok etme saldırısıydı”, devamındaki yargı süreçlerinde yaşananlar da bu savı kanıtlar nitelikte. Bakalım mahkeme gerçekten bazı sanıkların sorgusunun alınmadığı itirazıyla ilgili yapacağı araştırmada ne gibi bulgular elde edecek ve gerçekten beyanı alınmamış (dolayısıyla yargılanması mümkün olmayan) sanıklar varsa onları bulup sorgulayacak mı?
BirGün / 01.07.25