Biyolojik sınırlarımızı bir kenara bırakırsak olgu ve olaylar karşısındaki kavrayış düzeyimiz büyük oranda bizim çabamıza bağlıdır. Aynı olay ya da olguyu tekrar tekrar farklı renk ve dokularda ele aldığımızda etrafımızdakilerle beraber daha yüksek bir bilinç düzeyine ulaşabiliriz. Bu ele alışın tiyatro, müzik, sinema, heykel ya da herhangi diğer araçlarla gerçekleştirilmesi bulunulan yer ve zamana göre öncelenebilir. Ama gerçek şu ki paletimizde ne kadar çok renk olursa resmimiz de o kadar etkileyici olur.
Kendini sürekli yeniden var edip üretemeyenlerin, diğerlerinin üretimlerini “paylaşmak”tan, daha doğrusu “kopyala- yapıştır” yapmaktan başka bir çareleri kalmaz ve bir gün mutlaka tükenirler! Tanımladığımız işbu soruna elimizden geldiğince çözümler üretebilmek adına İzmir yerelinde bir kolektif kurmanın gerekli olduğuna karar verdik.
Kaba propagandaya ya da kendini toplumdan soyutlamış sanat anlayışlarından herhangi birine yönelmeden devrimci sanat çizgisine emek süreci içinde hep daha fazla yaklaşarak en etkili bir propaganda üretimi gerçekleştirmeyi amaç edinen kolektifin tüm bu üretim süreçlerinde beslendiği en büyük kaynak ülke ve dünya gündemidir.
Sanatın tüm dallarına ilişkin üretimler yapan bir toplam olmasına karşın daha yoğunluklu olarak sinemaya ilgi duyanların oluşturduğu bir bileşen olan İzmir DGB Sinema Kolektifi’nin film gösterimleri düzenleme ve senaryo yazımından kısa film çekimine, film eleştirileri kaleme almadan sinema yönetmenlerinin röportaj ve biyografilerine yer vermeye, belgesel-tanıtım videosu hazırlamaktan Photoshop, Edius gibi görsel-işitsel düzenleme programlarının iç eğitimini yapmaya uzanan birçok planı vardır.
İlk üretimlerimizden olan dünyadaki mülteci krizi ile ilgili uluslararası basından derlediğimiz fotoğraflarla oluşturduğumuz bir slaytı ve filmdirectorssite.com’dan çevirdiğimiz Costa-Gavras biyografisini aktarıyoruz:
“Babam hapse girdiğinden dolayı annem politikadan uzak durmamı söylüyordu. Ama politikanın içinde olmamak gibi bir durum söz konusu değildir. Çünkü tarafsız olmanın kendisi taraf tutmaktır.”
13 Şubat 1933’te Atina’da doğup 1956’da Fransız vatandaşlığı alan Costa-Gavras sinema eğitimini Paris’teki Sorbonne Hautes Etudes Sinema Enstitüsü’nde aldı. Costa Gavras’ın filmleri sinema dünyasının etkileyici, büyüleyici örnekleri ama yönetmen izleyicileri salt merakta bırakma kaygısından çok uzakta. “Z” filmini yaptığında doğduğu kent olan Yunanistan’da sürgünde olan anti-faşist, hümanist olarak nitelendirebileceğimiz Costa- Gavras en çok iktidarın kötüye kullanılması konusuna eğildi. Onun bariz bir şekilde politik olan filmleri, uluslararası düzeyde popülarite ve saygınlık kazandı.
Costa-Gavras’ın senaryoları genel olarak vatandaşların insan haklarından yoksun olduğu ve hükümetin iki yüzlülüğüne maruz kaldığı gerçek olaylara dayanır. “Z” filminde Yunan lider Yves Montand polis tarafından kaza süsü verilerek süratle gelen bir kamyon tarafından ezilir. Gazeteci Jean-Louis Trintignant’ın araştırması onu sağcıların terörüne uğrayan görgü tanıkları ile merhum yakınlarına yöneltir, sonrasında ise hükümet skandalı ortaya çıkar. “Missing” filminde ise idealist genç bir Amerikan yazar (John Shea) bir Latin Amerika ülkesindeki faşist darbede tutuklanır, işkenceye uğrar ve öldürülür. İşadamı olan babası Jack Lemmon ilk başta bunun basit bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünür. Amerikan elçiliğince yanlış bilgilendirilip maniple edildiğini fark ettikten sonra karşılaştığı birçok güçlüğü aşıp en sonunda oğlunun naaşını eve getirtir.
Costa-Gavras kendi politikasını batı dünyasındaki çeşitli katmanlardan daha fazla seyirciye yayabilmek için onları eğlendirmesinin de gerektiğinin farkına varmıştı. Bu yüzden Costa-Gavras’ın tüm filmleri “politik değil”di: “The Sleeping Car Murders” iyi kurgulanmış bir cinayet hikayesi iken “Clair de femme” dul bir adam ve kocasının ölümünü atlatamayan bir kadının hikayesidir.
Costa- Gavras’ın filmleri dünyandaki herhangi bir toplumda faşizmin ya da yolsuzlukların olabileceğine dair kolektif bir mesajın yanında gizem ve gerilim öğeleri de içerir. Filmlerinde ticari amaç gütmemesine rağmen Costa-Gavras, salt entelektüellere yönelik filmler yapmadığı için ciddi popülaritesi olan başarılı bir yönetmendir.
Aldığı ödüllerden bazıları: “Missing” filmi ile 1983 yılında senaryo dalında Oscar, “Betrayed” filmi ile 1988 yılında ACLUF ödülü, “State of Siege” filmi ile 1973 yılında Louis Delluc ödülü, “Z” filmi ile 1970’de Cannes film festivalinde en iyi yönetmen ödülü.
İzmir DGB Sinema Kolektifi