Hani hep diyoruz ya; sermaye sınıfı tüm toplumu, işçi sınıfı ve emekçileri yönetmeye ve kendine benzetmeye çalışıyor diye… İşte bunun bariz bir örneği daha; Devlet Tiyatroları dünyaca ünlü birçok klasikleşmiş tiyatro oyununu yasaklayarak, “milli ve manevi duyguları pekiştiren”, “vatan milliyetçisi sanatçılar olarak vatan bütünlüğüne, birliğine katkıda bulunmak amacıyla sadece ‘yerli’ oyunlarla” sahneyi açıyor.
Sermaye iktidarı ve sözcüsü AKP, böylesi bir saldırıyı “tiyatroların darbe girişiminden bağımsız düşünülemeyeceği” gerekçesi ile yaptığını iddia ediyor. Darbe girişiminden sonra panik ile hareket eden AKP, cemaat operasyonları ile tekrar kendi düzenini-kadrolaşmasını sağlama almaya çalışıyor. Ayrıca bunu yaparken ne işçi sınıfına dönük saldırılardan vazgeçiyor ne de Kürt halkına dönük saldırılardan… Hatta Cerablus’u işgal ederek prestijini tazelemeye çalışıyor.
Öte yandan, çok korkmuş olacak ki Devlet Tiyatroları’na da el atıyor. Malum, kültür-sanat bugün toplumu şekillendirmekte çok elzem bir araç. İktidar bunun da bilinci ile oraya da el atmayı ihmal etmiyor. “Yerli eserler” adı altında işçi ve emekçilerin bilinçlerini dumura uğratmayı hedefliyor. Her ne kadar bugün işçiler tiyatro vb. gibi sosyal-kültürel-sanatsal aktivitelere gitme imkânlarından mahrum olsa da iktidar kendi çıkarları için bu imkânları seferber ediyor. Aynı her şeyin metalaştığı bu toplumda haftalarca ulaşımın ücretsiz yapılabiliyor olması gibi…
Sermaye devletinin sahnelenmesine izin verdiği ürünlerle milliyetçiliği körükleme amacını taşıdığının en açık kanıtı ise; “4. Murat”, “Yunus Emre”, “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” gibi ırkçı faşizan tiyatro eserlerinin seçilmiş olmasıdır. Aziz Nesin, Muzaffer İzgü vb. gibi edebiyatçılar ise “yerli” olmalarına rağmen sermaye düzeni tarafından yok sayılmıştır. Yerli denince bunlar akla getirilmemektedir. Neden? Çünkü muhalif-eleştirel kimi eserler, toplumda milliyetçi duygulara hitap etmedikleri için tercih edilmiyor. Tam tersine iktidarı eleştirdiği ya da dokundurduğu için “tehlikeli” görülüyor.
İktidar her ne kadar zorlarsa zorlasın çabaları boşunadır. Bugün için topluma böylesi ideolojik bir saldırıda bulunabilirler. Fakat örgütlenen, harekete geçen, mücadele sahnesine çıkan işçi ve emekçiler hızlı bir şekilde milliyetçi duygularını bir kenara bırakacaklardır. Milliyetçi-şoven duyguların yerini sınıfsal çıkarlar alacak, saflar daha da netleşecektir. Bugün işçi sınıfı yeni, devrimci hareketlere, mücadelelere gebedir. Son çırpınışlarını yaşayan burjuvazi er ya da geç tarihin çöplüğüne gömülecektir.
F. Deniz