Halit amcanın yorgunluğu

Halit amca 'konuş' diye hiç üstelemedi. Bana bir sigara sardı. Kendine de. Sigarasını yakıp oğullarının resmine baktı. Gözlerinde yine gururun ağır bastığı pırıltı vardı. Ama benim belki de ilk kez fark ettiğim acı da vardı.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 02 Ağustos 2015
  • 13:22

Suruç katliamından sonra devam eden Kürt halkına yönelik saldırılarda bir Kürt genci daha katledilmişti. Bu katliamı kınayan basın açıklamasından dönüyorduk, Halit amcayla. Halit amca Iğdır’dan göçe zorlanan Kürtlerdendi. Kendisi o günleri anımsamamak için bana şimdiye kadar bir şey anlatmamıştı. Ama iki oğlunun gerilla olarak birer yıl arayla şehit düştüklerini ve onunla birlikte göç eden köylüleri anlatmıştı. Evlerine gittiğimde iki oğlunun resimlerini duvarda asılı görmüştüm. İki oğlunun gerilla iken çektirdiği fotoğraflarının altında “Şehid namırın!” yazıyordu. Duvarda acının değil onurun fotoğrafları asılıydı. Bu sözler Halit amcanın sözleriydi. Bunu söylerken gözleri gururla parlıyordu.

Ama şimdi Halit amcanın gözlerinde acı ve gizlemeye çalıştığı kaygı vardı. “Gel biraz sohbet edelim” dedi. Belki de benim onunla sohbet etmek istediğimi anlamıştı. Bu yüzden beni davet etti sanırım. Eve girdiğimizde, evdekiler aç olup olmadığımı sordu ilk önce. “Ben şimdi yemeyeceğim ama Muammer yer” dedi. “Bende yemeyeceğim, ama çaya hayır demem” dedim. Halit amcayla ikimiz oğullarının resminin asılı olduğu odaya geçtik, divana oturduk.

“Muammer sen de oğullarımdan farksızsın. Bu yüzden sana şimdi neysem onu anlatacağım. Aslanlarımı bir yıl arayla peş peşe toprağa verdim. İnan olsun evlat o zaman bir dirhem ağlamadım. Yüreğim yandı. Ama aslanlarımla duyduğum gurur ağlamamın önüne geçti. Ama Suruç’ta çocuklarım katledildiğinde, sadece yüreğim değil, gözlerim de yandı. O zaman ağladım evlat, hem de çok ağladım.”

Çaylar gelince, Halit Amca’da sigara tabakasını çıkardı. Önce bana sigara sardı, sonrada kendine. Sigarasını yakıp çayından bir yudum aldıktan sonra konuşmasına devam etti.

“Kendi canıma evlatlarıma ağlamazken, şimdi neden ağlıyorum diye sordum kendime. ‘Galiba yaşlanıyorum’ dedim. Ama evlatlarımı toprağa verirken de genç değildim. Evlatlarım toprağa düşerken bağımsızlık istiyorduk. Şimdiyse çok az şey istiyoruz. Hatta neredeyse istemiyoruz. Ana dilde eğitim. Yahu bu devlet niye bunu vermiyor, anlayamadım. Dilimizi yok edemediler. Yasakken bile, acımızı, sevdamızı, neşemizi Kürtçe söyledik. Yani Kürtçe eğitim yasak olsa bile, biz yine kendimizi Kürtçe eğitiriz.

Dün bize 'yok' diyorlardı, ama bugün 'Kürt kardeşlerimiz', diyorlar. Aslanlarım gibi evlatlarımız sayesinde böyle oldu. Ama dedim ya evlat o zaman evlatlarımızı toprağa verirken bile ağlamadık. Çok acılar çektik. Evlatlarımız gerilla olunca askerler defalarca köyümüzü, bastı. Bize etmediği zulüm kalmadı. Ama hala dimdik ayaktaydım. İkinci evladımı toprağa verdikten sonra, ‘beni de gerillaya alın’ diye, haber gönderdim, hevallere. Komutan heval kendi geldi bir gece evime. ‘Neredeyse her şehit düşen hevalin ana, babası, gerilla olmak istiyor. Hevallerimizin ana, babası, bizimde ana, babamız. Başımızın üstünde yerleri var. Ama yalnızca orada değil, burada da hevallere ihtiyacımız var’, dedi komutan heval. Dediği doğruydu hevalin. Çünkü köyde kaldığım yıllarda dağda yapacağımdan çok daha fazla yardımım oldu onlara. Anlayacağın evlat o günlerde yorulmak nedir bilmiyordum.”

“Ya bugün Halit amca?"

“Bugün yorgunum evlat. Bu devlete hiç güvenmiyorum. Bizi kandırıyor ve kandıracak. Bunları biliyorum ama, şimdi istediklerimiz için evlatlarımızın ölmesine dayanamıyorum. Barış aldatmaca biliyorum, ama yine çocuklarımız ölmesin diye, savaş değil, barış istiyorum. Biliyorum barış istiyorum dediğimde bana çok kızıyorsun.”

“Sana niye kızayım Halit amca. Ama bugün barış istendiğinde, devlet teslim olursan barış olur, diyor.”

“Biliyorum. Teslim olmak istemiyorum. Ama daha çok evlatlarımızın ölmesini istemiyorum. Hiçbir şey istemiyoruz dediğim şeyler için evlatlarımızın ölmesini hiç istemiyorum.”

Halit amcaya ne diyebilirim ki. Yerden göğe haklı söylediklerinde. Teorik olarak haklı değil. Ama Lenin’in dediği, teori gri, ama yaşamın ağacı yeşil. Asıl çözümün sosyalizmde olduğunu söylemek Halit Amca için hiçbir şey ifade etmez. Aslolan, sosyalizm mücadelesine daha fazla yüklenmek. Halit amca benim düşüncelere daldığımı fark edince sordu.

“Hayırdır Muammer niye düşüncelere daldın?”

“Halit amca duygularında haklısın. Haklısın ama asıl sorun senin yorulmanda değil. Seni yoracak politika izleyende. Ama bunu konuşmanın yeri ve zamanı değil. Bunu düşünüyordum. Sadece sen haklısın desem, evladın olarak sana yalan söylemiş olacaktım. Düşüncemi olduğu gibi söylesem seni kırabilirim, diye çekiniyorum. Bu yüzden bugün sadece seni dinleyen olayım.”

Halit amca 'konuş' diye hiç üstelemedi. Bana bir sigara sardı. Kendine de. Sigarasını yakıp oğullarının resmine baktı. Gözlerinde yine gururun ağır bastığı pırıltı vardı. Ama benim belki de ilk kez fark ettiğim acı da vardı.

M. Kurşun